CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu hakkındaki kararıyla yargıçların “Biz gücümüzü anayasadan değil Saray’dan alırız” dediğini söyledi.
‘Adım Adım İktidara Projesi Tanıtım ve Birinci Eğitim Toplantısı’nda konuşan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
TAHLİL ÜRETEN TEK PARTİYİZ: Genelde CHP’ye şu tenkit yapılır: ‘CHP hiç teklif getirmiyor daima eleştiriyor’ Onlara şu soruyu sorun, hangi probleme tahlil getirmedi? Bizim siyaset tarihimizde son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan partilerden biri CHP’dir. Her probleme ehil takımlarıyla tahlil üreten tek parti CHP’dir. Biz Türkiye’ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken partiyiz. Zira biz takımlarımızla, varolan meseleleri çözme konusunda azimli kararlı ve özgüveni yüksek bir duruş sergilemek zorundayız.
İKİNCİ YÜZYILA DAVET BEYANNAMESİ: İkinci yüzyıla davet beyannamesinin evvel ideolojisini çok iyi bilmek gerekiyor. Bitirdiğimiz bir yüzyıl, ikinci yüzyılın başlangıcında 5 temel problemle 83 milyonu karşı karşıya bıraktı. Geçmişten ders çıkaramazsanız sağlıklı bir gelecek inşa edemezsiniz. Bu davet beyannamesi Türkiye’de hiçbir toplumsal sınıfı dışlamayan beyannamedir. Bir CHP beyannamesinin ötesinde Türkiye’yi ikinci yüzyıla güçlü bir halde sokacak, güçlü bir Türkiye inşa edecek, birlikteliği koruyacak bir söylemdir. İnanç, etnik kimlik üzerine siyaset tarihin tozlu raflarında kalmak zorundadır. Kutuplaşan bir Türkiye bize göz diken hükümran güçlerin istek ettiği bir Türkiye’dir. Bu beyanname Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştıracak yol haritasıdır.
‘GENÇLER TÜRKİYE’DEN GİTMEK İSTİYOR’
TÜRKİYE’NİN GERÇEK BEKA SORUNU: Eğitimli, gelişmiş önemli bir genç jenerasyonumuz var. Mayıs ayında ‘İmkanınız olsa yurtdışında yaşamak ister misiniz?’ diye soruluyor gençlere. Gençlerin yüzde 62,5’i ‘evet’ diyor. AK Partili gençlerin de yüzde 47,3’ü ‘evet’ diyor. Önümüzdeki önemli tehlikeyi görüyor musunuz? Bir ülkenin gençliği, ben bu ülkede değil öbür bir ülkede yaşamak istiyorum diyor. Eylül’de ‘kalıcı olarak öbür bir ülke vatandaşlığı verilirse Türkiye’yi terk edip o ülkeye yerleşmeyi düşünür müsünüz? diye soruluyor. Evet diyenlerin oranı yüzde 64. Yüzde 14’ü ‘hayır kalırım’ diyor. Türkiye’nin gerçek manada beka sorunu ne? Bir ülke kendi gençliğini kaybederse Türkiye’nin beka sorunu nedir o vakit? Öteki hangi beka probleminden kelam edeceksiniz, işte beka sorunu budur! İkinci yüzyıla davet beyannamesi bütün bu gençleri Türkiye’de tutma beyannamesidir ayrıyeten.
FELAKET OLUR: Parlamentonun, anayasanın askıya alındığı bir süreçten geçiyoruz. Bir ülkede yasama yargı ve yürütme bir kişinin denetimi altına girerse o ülkede felaket olur. Bunu anlatmamız gerekiyor, bizim bu türlü bir tarihi sorumluluğumuz var.
İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey aklıma gelirdi de yargı sisteminin bu kadar çökeceği aklıma gelmezdi. Bu kadan körelmez, bu kadar çürümez diyordum. Yargının kendi içinde bir iç dinamiği var. AİHM’e kadar uzanan bir zincirimiz var. Lakin alt mahkeme en üst mankemenin verdiği karar beni bağlamaz diyorsa çürüme ordan başlıyor. Adaletsizlik, hukuksuzluk oradan başlıyor. Nasıl bir felakatle karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi lazım. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla şu bildirileri verdi:
* Biz hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine nazaran karar veren mahkeme değiliz. O denli olmadığımız için de anayasa va yasalar bizi bağlamaz
* Biz gücümüzü anasayadan değil Saray’dan alıyoruz
* Millitvekilinin yine dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz, biz yargılayıp mahkum ederiz.
* Bizi TBMM Lideri dahi eleştiremez
* Bizim anayasayı ihlal etmemiz, AYM’nin kararlarına uymamamız HSK tarafınca sorgulanamaz. HSK da talimatı saraydan alır.
* Biz hukuk devletinin değil şahsım devletinin hakimleriyiz. Hasebiyle saraya yaptığımız hizmetlerle üst makamlara atanmayı bekliyoruz.
HIRSIZLIK YAPANIN BÜYÜKELÇİ OLDUĞU ÜLKE: Hırsızlık yapanın büyükelçi olduğu bir ülkeye hangi devlet hürmet duyar? Hırsızlık yapan bir isim bindiği otomobile Türk bayrağı asılıyor. O bayrağa yapılan en büyük saygısızlık çikolota kutusunda rüşvet alanların büyükelçi olarak atanmalıdır.
‘SEÇİMDEN KORKUYORLAR, GİDECEKLERİNİ BİLİYORLAR’
DEMOKRATLAR İLE DİKTATÖRLER ORTASINDAKİ SEÇİM: Önümüzdeki seçimler bir siyasi parti seçimi değildir. Hala bunu anlamak istemeyen aşikâr çevreler var. Önümüzdeki seçimler demokratlar ile diktatörler ortasındaki seçimlerdir. Bir sağ-sol seçimi değil, kendi ülkesinde fikrini özgürce söz etmek isteyen demokratlarla, hayır bir kişi konuşsun diyen otoriter rejim yanlıları ortasındaki seçimdir. Bu çerçeveden vakaya bakamazsanız otoriter rejimlerin tutsağı haline gelirsiniz. Niçin seçimden korkuyolar zira gideceklerini biliyorlar. Erken seçim Kılıçdaroğlu’nun değil, esnafın, personelin, endüstricinin talebilidir.
Evet kardeşim, mertsen şayet… Ülkenin problemlerini çözemedin 18 yılda batağın içine soktun, Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet eder noktaya geldin. Faize karşız diyenler tefeciye hizmet eder hale geldi.
Buyruk alıyorlar, dilencilik yapıyorlar, medyanın önünde de kahramanlık yapıyorlar. Kahraman olarak kendilerini tanıtanlar bir telefonla papazı özgür bırakıyor. Allah bilir telefon aldığı vakit ayağa kalkıp önünü iliklemiştir. Türkiye’nin onurunu, tarihini ayaklar altına alan şahıstan Türkiye’ye hayır gelmez. (HABER MERKEZİ)
Gazete Duvar
