Habertürk televizyonu programcısı Fatih Altaylı, kanalın yayın siyasetini kendisinin belirlemediğini belirterek, “2015 yılındaki ‘hendek kalkışması’ sonrası Habertürk ekranları HDP’lilere kapanmış, buna karşı bir durum alamadıkları için. Benden istenen kanalın bu kararına değer göstermem” dedi. Altaylı, “Katıldığım değil uyduğum bir karar” tabirini kullandı.
Habertürk’te sunucu Didem Arslan Yılmaz’ın HDP’lilerin programlara davet edilmemesiyle ilgili olarak yaptığı “Bu bir tercihtir” açıklamasına, kanalın öbür sunucuları Veyis Ateş ve Mehmet Akif Ersoy’un destek vermesi sonrası başlayan tartışmaya kanalda ‘Teke Tek’ programını sunan ve 2009-2014 yılları arasında Habertürk Gazetesi Umum Yayın Yönetmenliği’ni yapan Fatih Altaylı da katıldı. Altaylı bugün Habertürk internet sitesinde yayınlanan yazısında bu karara katılmadığını, fakat uyduğunu söyledi.
Altaylı, ‘HDP meselesi’ başlığıyla yayımlanan yazısında şunları kaydetti:
“Zannedersin, tüm ekranlarda her gece sabaha kadar HDP’liler konuşuyor, anlatıyor da bir Habertürk ekranı kendilerine örtülü.
‘HDP’yi konuşuyoruz, HDP’liler niçin yok?’ sorusuna Didem Arslan Yılmaz’ın verdiği ‘Biz şahsi sektörüz’ karşılığı aslında gereğince manasızdı.
Bir de üzerine Veyis Ateş ile Mehmet Akif Ersoy’un ‘Terörle aralarına mesafe koymadıkları için onları konuk etmiyoruz’ sözleri gelince güya HDP’lilere sansür uygulayan tek kanal Habertürk’müş üzere bir hava yaratıldı.
Yahu bu kişileri hiç kimse ekrana çıkarmıyor, yalnızca Habertürk değil!
Başkaca ben yayın organlarının ideolojik vaziyet alabileceklerine inanırım daima.
Mesele A Haber sadece HDP’lileri değil CHP’lileri de çıkarmıyor ekrana. Kılıçdaroğlu’na da taraf vermiyor.
Vermez vermez.
Kendi bilecekleri iş.
Bazen de partilerin temsilcileri birtakım kanallara çıkmıyorlar.
O da onların bileceği iş.
Bana nazaran bunların tamamı basın özgürlüğü kapsamındadır.
Lakin kendini merkezde, herkese eşit arada, tarafsız olarak gören bir yayın organı iseniz, bu türlü kısıtlamalarınız olmaz. Olmamalıdır.
Artık haliyle ve haklı olarak okurlar bana da soruyor, ‘Veyis Ateş üzere düşündüğün için mi HDP’lileri ekrana çıkarmıyorsun!’
Hayır efendim.
Veyis Ateş üzere düşünmüyorum.
Ben daha eski bir gazetecilik geleneğine mensubum.
Bu türlü düşünmem, düşünemem.
Bu türlü düşünmediğimi anlayın diye de onların bu açıklamaları yaptığı gün ben Öcalan’la röportaj yaptığımı yazdım.
Fakat kanalın da ‘korkudan’ bu röportajı yayınlamadığını da ekleyerek.
Kaygı derken ‘Yasa’ korkusuydu.
Ortada geniş bir Terörle Uğraş Yasası vardı ve istediğin tarafından çekerek, her şeyi kabahat haline getirebiliyordu ‘güç sahipleri.’
O gün o röportajı yayınlasaydı Kanal D muhtemelen yayın durdurma, kapatma üzere cezalar alacaktı.
Muhtemelen ben de!
Artık de HDP’lilere ekranlar örtülü.
Ben gazetecinin ucunda kamu yararı, topluluğun bilgilendirilmesi üzere yararlar var ise şeytanla bile görüşebileceğini düşünürüm daima.
Sakın HDP’yi şeytanla özdeşleştirmeye çalıştığımı da düşünmeyin.
Ben HDP’nin Türkiye’de AK Parti’den sonra en iyi organize olmuş parti olduğunu düşündüm daima.
Ancak PKK’nın askeri vesayetinden kurtulamayan bir parti olarak gördüm.
Bana kalsa ben HDP’li konuk da alırım.
Konuğunuz ile aynı fikirde olmanız gerekmiyor ki!
Her görüşten konuk alıyorum.
Oradan niçin almayayım.
Dediğim üzere Öcalan’la konuşmuşum, HDP’li ile mi konuşmayacağım.
Gelgelelim Habertürk’ün yayın politikasını ben belirlemiyorum.
Buranın bir idaresi var.
Ve 2015 yılındaki ‘hendek kalkışması’ sonrası Habertürk idaresi şöyle bir tasarrufta bulunmaya karar vermiş:
‘2015 seçimleri sonrası PKK’nın barış sürecini paramparça etme, siyasi tahlilin önüne terör ve kanla tıkamasına karşı kılını bile kıpırdatmayan, bunun yanlışlığına dair tek söz bile etmeyen, velev binlerce insanın irtihaline yol açan bu silahlı kalkışmayı ‘çağın direnişi’ biçiminde tanımlayıp selamlayan bir partinin temsilcileri objektif olarak teröre destek mahiyetindeki bu görüşlerini ekranlarımızda açıklayamazlar.’
Anlayacağınız hendek kalkışması sonrası Habertürk ekranları HDP’lilere kapanmış.
Buna karşı bir tutum alamadıkları için.
Benden istenen de kanalın bu kararına saygı göstermem.
Katıldığım değil, uyduğum bir karar.
20 küsur yıl evvel nasıl kanalın kararına değer gösterdiysem.
Sonuçta sırtında yumurta küfesi taşıyanlar başkanlar.
Ben değilim.”
Gazete Duvar
