İZMİR – Almanya, geçen eylül ayında sığınma müracaatında bulunan ve Interpol’den kırmızı bültenle aranan Kürt mülteci İdris İsen’in 30 gün içinde ülkeyi terk etmesini istedi.
2001 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği kısmını kazanan İdris İsen, üniversitede okurken Sivas’ta düzenlenen 1 Mayıs, Newroz üzere demokratik etkinliklerde yaptığı konuşmalar nedeniyle örgüt üyesi olduğu teziyle yargılandı. Bu yargılama münasebet gösterilerek 2006 yılında üniversiteden atıldı. 2009 yılında çıkan öğrenci affı ile eğitimini tamamlayan İsen, Yargıtay tarafından hakkındaki 6.5 yıl ceza katılaşınca Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.
Cezasının Yargıtay tarafından onanmasının akabinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Hewler kentine sığınan İsen, 2018 yılında KDP tarafından Güney Kürdistan’dan hudut dışı edildi. Geçen yıl Almanya’ya geçerek sığınma talebinde bulunan İsen, Wegberg kentinde bir mülteci kampında yaşamaya başladı. Lakin İsen’in sığınma talebini inceleyen Göç ve Mülteci Dairesi (BAMF), daha evvel alınan Alman duruşma kararlarını örnek göstererek, Kürtlere yönelik sistematik baskı olmadığı, hasebiyle Kürt olmanın iltica için kâfi şart olmadığını bildirdi.
Gazete Duvar’a açıklama yapan İdris İsen’in Avukatı Heike Geisweid ise Türkiye’de Kürt haklarından yana gerçekleştirilen müsaadeli etkinliklere katılmış olmanın karar giymek için kâfi olduğunu belirterek, ‘Göç ve Mülteci Dairesi böylelikle Kürtlerden yana demokratik hareketlere katılan aktivistleri PKK üyeleri olarak yaftalayıp kriminalize eden Türk isimli makamlarının işbirlikçisi rolüne savrulmaktadır’ dedi.
‘HÜKÜMLÜLERİN SİSTEMATİK AZAP GÖRDÜĞÜNE DAİR DELIL YOK’
BAMF’nin reddetme sebeplerine ait kararında, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu ve cezaevlerinin Avrupa standartlarında olduğu öne sürüldü. Kararda, “İnsan hakları örgütlerinden alınan muteber bilgilere nazaran, son yıllarda cezaevlerinde azap ile ilgili durum değerli ölçüde iyileşmiştir. Türkiye Adalet Bakanlığı’na nazaran, Türk cezaevlerinin temel donanımı AB standartlarına uygundur” denildi.
Cezaevinde bulunan mahkumların sistematik azap yahut insanlık dışı/aşağılayıcı muamele gördüğüne dair hiçbir delilin olmadığı tabir edilen kararda, tutuklular için cezaevinde kalmaları nedeniyle rastgele bir riskin kelam konusu olmadığı belirtildi. Türkiye’de adil bir yargılama olduğu tez edilen kararda ayrıyeten, “6 yıl 3 ay mahpus cezası da Türk hukukunda yaygın bir cezadır ve bu nedenle orantısız yahut ayrımcı kovuşturmayı temsil etmemektedir. Hukukun üstünlüğüne nazaran hareket edilmiştir. Yargıtay ret kararında, soruşturma evrakında eksiklik bulunmadığını belirtir. Bu bakımdan, hukuken düzenlenmiş bir ceza hukuku ve adap hukuku günümüz Türkiye’sinde de varsayılabilir. Bu durumda, başvuranın Türkiye’de hukukun üstünlüğü çerçevesinde yargılanması beklenebilir” sözleri kullanıldı.
‘GÖÇ VE MÜLTECİ DAİRESİ’NİN KARARI TAM BİR SKANDAL’
İdris İsen’in avukatı Heike Geisweid ise Türkiye’deki duruşma süreçlerini özetleyerek İsen’in yargılandığı tüm davalardaki fiillerin yasal toplantı ve platformlarla ilgili olarak gerçekleştiği, hasebiyle tüm davaların da fikir ve tabir özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna vardığını söyledi. Geisweid’in karara ait değerlendirmesi şöyle:
“Federal Göçmenler ve Mülteciler Dairesi, Sayın İsen’in mültecilik statüsünün tespiti için yaptığı başvuruyu 30.07.2020 tarihinde reddetti. Dava artık Aachen Yönetim Mahkemesi’nde ve sonuçlanması fakat uzun vadede beklenebilir. Hasebiyle duruşma bir karara varana dek hudut dışı edilme ihtimali bulunmamaktadır. Lakin Türkiye’deki politik ortam ve insan haklarının durumu karşısında Göç ve Mülteci Dairesi’nin kararı tam bir skandaldır.”
‘BELLİ AKTIFLIKLERIN, PKK ISMINE GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ VARSAYILIYOR’
Hususla ilgili Geisweid’in dikkat çektiği diğer bir konu ise hukukun üstünlüğü unsuru ışığında Türkiye’deki davalar… Göç ve Mülteci Dairesi’nin İsen’e yönelik yaklaşımını eleştiren Geisweid devamında bu durumu şöyle açıklıyor:
“Türkiye’deki yargılamalar müphem bile sayılamayacak bir terörizm kavramını temel alıyor, cürüm ögelerinin şartları detaylı olarak arz edilmiyor. Muhakkak aktifliklerin PKK ismine gerçekleştirildikleri varsayımıyla hareket ediliyor. Münasebetiyle geriye yalnızca hata isnadının yardım ve yataklık mı, yoksa üyelik mi olacağına karar vermek kalıyor. İçerik olarak devlete yönelik eleştirel ya da Kürt haklarından yana gerçekleştirilen müsaadeli etkinliklere katılmış olmak, karar giymek için kâfi.
Göç ve Mülteci Dairesi böylelikle Kürtlerden yana demokratik hareketleri PKK destekçiliği olarak kovuşturan ve aktivistleri PKK üyeleri olarak yaftalayıp kriminalize eden Türk isimli makamlarının işbirlikçisi rolüne savrulmaktadır. Federal Daire, nasıl bir terörizm tarifine başvurulduğuna bakmaktansa, 6 yıl 3 aylık kararın PKK üyeliği için olağan ölçüt olup olmadığıyla ilgileniyor, o denli olduğuna karar verip, orantısız ve ayrımcı bir karar verilmediği sonucuna varıyor. Göç ve Mülteci Dairesi, bu mantığı izleyerek, Sayın İsen’e yönelik davaların araçsallaştırılmadığına, tersine terörle uğraş kapsamında davranıldığına ikna oluyor!”
‘BU HUKUKSUZ, SKANDAL SİYASİ BİR KARARDIR’
Gazete Duvar’a konuşan İdris İsen de Alman Göç ve Mülteci Dairesi’nin kararına reaksiyonunu lisana getirdi. Almanya’nın Türkiyeli muhaliflere karşı gösterdiği yaklaşımı tasa verici bulduğunu söz eden İsen, şunları söyledi:
“Bu hukuksuz, skandal siyasi bir karardır. Türkiye’de yaşamsal zorluklarla artık baş edemeyip ülke dışına çıkmak zorunda kalan Türkiyeli muhalifleri Avrupa ülkelerinin de kriminal kolay sıkıntılar üzere ele alması üsttenci bir bakış açısıdır. Türkiye’de Alman vatandaşı olan gazeteci ve insan hakları savunucuları geçmiş periyotta haksız bir halde tutuklandı. Almanya kendi vatandaşlarını geri getirmek için bin türlü teşebbüste bulunurken, Türkiye’deki duruşmaların bağımsızlığına neden güvenmedi? Kendi vatandaşları için Türkiye’deki hukuk ve yargı süreçlerine güvenmezken neden Türkiyeli muhaliflere karşı bu tavır sergilenmektedir? Bu anti demokratik yaklaşıma karşı herkesi tavır almaya davet ediyorum. Zira yaşama hakkı en temel insan hakkıdır.”
Gazete Duvar
